Kurban Üzerinde Bir Sohbet
Kurban, tarih boyunca çeşitli kültürlerde uygulanan bir ibadet şeklidir. Bunun yanı sıra kurban, Allah’ın birliğine inanan ve dünya çapında tanınan Yahudi, Hristiyan ve Müslüman dinlerinde her imanlının temel inançlarından birini oluşturur.
Yahudilerin inancında kurban kesmenin gereği insanın günahıdır. Her gün kesilen kurbanlar günahların bağışlanmasını sağlamak içindir. (Nedense Yahudiler eski tarihlerinde olduğu kadar artık hayvan kesimi uygulamazlar). Hristiyanların kurban anlayışı Yahudilerinkinden kaynaklandığından onunla ortak yönleri vardır. Ancak Hristiyanlar, “Fısıh” diye tanınan Yahudilerin kurban bayramındaki ruhsal amacın İsa Mesih’in gelişiyle tamamlandığına inanırlar. Bu nedenle hayvanların kurban edilmesine son vermişlerdir. Müslümanlıktaysa, kurban dinin gereği olduğundan hayvanların kesilmesi sürdürülmektedir.
Müslümanlardan bazıları, kurban kesilmesinin günahların affolunması için değil, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek için yapıldığını ileri sürerler. Bu da çok rastlanan bir fikir olmakla birlikte yazılı öğretilere ters gelmektedir. “Kurban kanının ilk damlasının yere düşmesinde kurban sahibi affolunur.” (Bkz. Kurban ve Faziletleri, Feridun Yılmaz Yüceler, basım 1985, Türkiye Diyanet Vakfı Dizgi Tesisleri, s. 10). “Kurbanlarınızı büyük ediniz. Onlar sıratta bineklerinizdir.” (Yüceler, s. 12). “Kim sevabını kastederek ve arzulayarak kurban keserse: O kurban sahibini cehennem ateşinden saklar.” (Yüceler, s. 11). Bu öğreti, kurban kesmekle günahların bağışlanacağı ve kişinin cennete gideceği ümidini dile getirir.
İncil ise, hayvan kanının akıtılmasıyla günahların affolunma yolunun simgelendiğini öğretir. Hayvan kanı ancak simge niteliğini taşıdığından günahların bağışlanmasını sağlayamaz. Allah’ın, Halil İbrahim’in oğlunun yerine verdiği koç gelecek olan kurbanın bir simgesiydi.
Hayvanların özde kutsal olmaları söz konusu olamaz. Özde kutsal olan tek varlık Allah’tır. Bir de ruhsal yönden O’nun benzerliğinde yaratılan günahsız insan kutsal sayılabilir. (“Benzerlik” denince insanın fiziksel anlamda değil, ruhsal niteliklerinde Allah’a benzeyerek yaratıldığı vurgulanır). Kesilen hayvanın simgelediği kurbanın kutsal olması şarttır. Allah bunun nasıl gerçekleşeceğini İbrahim’e, oğlunun canına kıymasını buyurmakla açıkladı. Bu buyruk boş ve anlamsız değildi. Allah bununla gelecek bir çağda ne yapacağını, simge niteliğinde, imanımızın atası İbrahim’e gösterdi.
İbrahim, büyük iman ve Allah sevgisiyle kendi canı olan oğlunu Allah’a vermeye nasıl hazır idiyse, Allah da dünyanın günahını kaldırmak için birini vermeye hazırdı. İbrahim’in oğlu nasıl kendi soyu idiyse, gelecek kişi de İbrahim’in soyundan olacaktı. Koç nasıl İbrahim’den gelmeyip Allah tarafından verildiyse, gelecek olan bu kişi de Allah tarafından verilecekti.
Gerçekten, İbrahim’in dağın tepesinde oğlunu feda etmek için bıçağı indirmek üzereyken Allah tarafından durdurulması harika ve dikkat çekici bir olaydır. Ama Allah’ın ileri bir tarihte yaptığı, bu olayla simgelenen iş çok daha mükemmel ve şaşırtıcıdır. Nasıl İbrahim’le ilgili olaya inanıyorsak, İsa Mesih’le ilgili olaya da inanmalıyız. Çünkü İbrahim’in inançla dolu hareketi ne kadar büyük de olsa yine bir insanın, Allah’ın sözüne itaat etmesiydi. Oysa İsa Mesih’in ölümü ve dirilişi Allah’ın insana yönelik hareketi, girişimiydi!
Allah, İbrahim’in sınırlı, insansal öyküsünün simgelediği gerçeği, İsa Mesih’in kurban edilmesiyle tüm çağlar ve sonsuzluk için yerine getirmiştir. İbrahim, oğlunu feda etmeye hazır olmasıyla Allah’ı ne denli çok sevdiğini gösterdi.
İsa Mesih, Musa’nın yaptığı gibi insanlığa şeriat getirmedi. Tam tersine, aynı şeriatın mükemmel ve zor buyruklarını yapmakta hep başarısızlık gösterip günahlılıklarını anlayan insanlara Allah’ın yüce merhametini, sevgisini ve adaletini açıkladı. İbrahim dağa çıkarken nasıl korkunç acı çektiyse, Allah da aynı şekilde kurtuluşumuz için İsa’yı ölüme verirken derin acı duydu. Elbette insan, Allah’ın kurtuluşumuz için böyle acı çektiğini düşünemez; “Böyle işe kimin aklı erer?” der. Ama insanın kavrama zayıflığı Allah için bir sorun mu olur? Allah bunu yapmaya karar vermişti. Allah’ın insana yönelik planı ve girişimiydi bu. Biz buna, aklımıza geldiğinden değil, Allah’ın onu yaptığı ve bize açıkladığı için inanıyoruz. Kutsal Kitap’ta şöyle yazılıdır: “Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil, RAB diyor. Çünkü gökler nasıl yerden yüksekse, yollarım sizin yollarınızdan ve düşüncelerim sizin düşüncelerinizden öyle yüksektir.” (Yeşaya 55:8-9).
Bunlara inanıyor musunuz? İki olay zaten bağlantılıdır. Önceki olay ruhsal olan değil, doğal olandı; ruhsal olan İsa’yla gerçekleşti. “Birine inanırım, öbürünü önemsemem” denilemez. Üstelik İsa günahlarımızın affı için ölmediyse, Allah’ın İbrahim’e çocuğunu kesmesini buyurması ne anlama gelebilir?! Bütün Kutsal Yazılar’da Allah’ın bu kadar olağanüstü bir buyruğuna başka yerde rastlanmıyor. Allah bunu sadece İbrahim için mi, yoksa bütün insanlar için mi yaptı? Bütün insanlar için yaptığına inanırız. Bu nedenle bu olay Allah’tan büyük bir esinleme olarak kabul edilmelidir.
Kurban keserken elde etmek istediğimiz sonuç, İsa Mesih’in kurban edilmesiyle gerçekleşmiştir. Her çağda yaşayan insanlar için gerçekleşmiş olduğuna göre, neden Allah’ın rızasını kazanmak için hâlâ hayvan kesmeyi sürdürüyoruz? Elbette buna karşılık olarak “İbrahim’in Allah için yaptığını anmak, hatırlatmak ve simgelemek içindir” diyenler çıkar. Gerçi bu olayı anmak ve üzerinde düşünmek iyidir; bu olay sonsuzluklar boyunca anılacaktır. Çünkü Allah kurban kavramını sonsuzlaştırmıştır. Bu nedenle nasıl İbrahim’in kurban etmesi İsa’nın dünyaya gelişini önceden belirttiyse, İbrahim’in kurbanını andırmak için yapılan her kurban da Allah’ın İsa Mesih’le sunduğu bağışlamaya dikkat çeker. Günahlarımızın affı, sadece İsa Mesih’e ve akıtılan kanına iman etmemize dayanır. Çünkü kutsal olan hayvan değil, İsa Mesih’tir! İsa Mesih’in müjdesiyle kutsal olmaya çağrılan bizlerin günahlarının affolunmasına bir hayvanın kanı çok az gelir; sayısız hayvanın kanı olsa bile. Hayvan kanıyla affolunmak mantığa da ters düşer; hayvanda kutsallık bulunduğu anlamına gelirdi.
İbrahim dağa tırmanırken kendi kendine şunu sorduğunu sanırız: “Oğlumu kesmem isteniyor; nedeni ama ne olabilir?” Allah insanı öldürmek mi ister? Hayır, istemez. Allah yaratır ve yaşatır. Allah, İbrahim’e ve—peygamber olduğu için onun aracılığıyla—tüm insanlığa günah işlemenin ne kadar pahalıya mal olduğunu bildiriyordu. Türkçede “Namus insanın kanı pahasındadır” diye bir deyim vardır. Namussuzluk, insanın ahlak kurallarına karşı beslediği bağlılık duygusunu çiğnemek demektir. Allah’ın kendisiyle insanlığın arasına koyduğu kuralları vardır (eski İbranicedeki kullanılışa uygun olarak “kurallar” yerine “ahit” ya da “antlaşma” sözcüğünü koyabiliriz). Allah ile insanlar arasındaki antlaşma bağlılığı bozulmuş durumdadır. Bu antlaşmayı yenilemek için bir kan pahası vardır. Kutsal ve kusursuz bir kurbanın kanı gerekliydi.
İbrahim de günahlıydı, yetişkin oğlu da; hepimiz de… Kendimizi samimi bir şekilde gözden geçirirsek günahlı olduğumuzu kabul etmek zorunda değil miyiz? Kutsal Yasa’ya göre günahın cezası ölümdür. Allah bu olayla insanın—kim olursa olsun—ölüm cezasını hak ettiğini İbrahim’e ve bütün insanlara gösteriyordu. İstenen kurbanın çok sevdiği oğlu olmasının yanı sıra bu gerçek, İbrahim’in ta yüreğine işliyordu. Ama her insanı temsil eden genç, hak ettiği cezayı en sonunda yemedi. Allah onun yerine bir bedel verdi. “Bedel”, Türkiye’de kolaylıkla anlaşılan bir kavramdır. Örneğin bazıları, yapacakları askerlik yerine devlete para bedeli öder; bedel, askerlik görevini yapmış olmalarıyla eşdeğer sayılır. Oysa insanlığın günahlarının affolunmasının bedeli bir hayvanın kanı olamaz. (Hayvan, Allah’ın önünde insanla eşdeğer tutulabilir mi?) İbrahim’e verilen koç, dünyanın günahını ortadan kaldırabilecek değerdeki güçlü ve kutsal Kişi’yi ancak temsil ediyordu. Bu da İbrahim’in soyundan doğan İsa’dır.
Neden birçokları İsa’ya bağlanmaya ihtiyaç duymaz? Çünkü O’na değil, kurban ettikleri hayvanlara güvenirler. Doğal ve simgesel olaydan sonra gerçekleşen ruhsal olayın yerine öncekini koyarak Allah’ın insana esin tarihi geriletilircesine geçmişte kalanı tutarlar. Bizler sizi, yaratık olan ve kanında bizi günahlardan kurtaracak hiçbir özelliği bulunmayan hayvanlar yerine, yukarıdan gelen Kutsal Kurban ve Kurtarıcı olan İsa’ya iman etmeye davet ederiz. Bu davet kesinlikle herhangi bir ülke, dil, ırk, kültür, hatta bir “din” ile ilgili değildir. Bizler, Allah’ın İbrahim’in öyküsüyle insanlığa neyi bildirmek istediğini araştırarak Allah’ın verdiği son ve gerçek Kurban olan İsa’ya bağlandık.
İbrahim Allah’a öyle iman ediyordu ki, öz oğlunu kesseydi bile (çünkü bıçağı kaldırdığında ne olacağını bilemiyordu), yine de Allah’ın onu ölüler arasından dirilteceğine inanıyordu. Kutsal Kitap’ta şöyle yazılıdır: “İbrahim, iman ettiği Allah’ın—ölülere yaşam veren, var olmayanı varlığa çağıran Allah’ın—katında hepimizin babasıdır… Allah’ın, kendi vaadini yerine getirecek güçte olduğuna tümüyle güvendi. Bunun için aklanmış sayıldı.” (Romalılar 4:17, 21-22). Allah, İbrahim’in iman ettiği şeyi yaklaşık iki bin yıl sonra gerçekleştirdi. İsa Mesih’i ölümünden üç gün sonra dirilterek O’nu yüceliğe kavuşturmuştur. Kurtarıcımız ölü değil, yaşayan Kurtarıcı’dır! Her gün O’na güvenebiliriz. İsa’ya yalvaran herkes kurtulacaktır.
İmansızlığımız yüzünden İsa’nın bizim için sağladığı kurtuluştan yoksun kalırsak, bizi suçlayacak kişi İsa değil, Allah’ın Halili İbrahim’dir. Çünkü “İbrahim’in yaptığına inanıyoruz” dediğimiz hâlde, gerçekten İbrahim’in iman ettiğine inanmamış bulunuyoruz! Çünkü İbrahim, İsa doğmadan iki bin yıl önce, oğlunu kurban etme olayında Allah’ın insanlığa kutsal bir bedel sağlayacağını görmüş ve inanmıştı. Oysa bugün biz de bu kutsal bedel olan İsa hakkında bilgi almış durumdayız. İsa’dan iki bin yıl sonra, Allah’ın sağladığı kutsal bedeli imanla görüyor muyuz? İsa’ya inanmazsak başka hiçbir kurbanın O’nun yerine geçemeyeceğini bilmeliyiz.
Sorular:
- Hangisi daha önemlidir: doğal olan mı, ruhsal olan mı? Simge mi yoksa gerçek mi? Hangisi sonra gelir: doğal olan mı, ruhsal olan mı? Cevabınızı açıklayınız.
- Hayvan kanının bizi ruhsal yönden temizleyecek bir özelliği var mıdır? Kutsallık niteliği taşımayan kurbanın simge olmaktan başka bir faydası var mıdır? Buna ne dersiniz?
- İsa bakire Meryem’den doğmuş, büyük mucizeler yapmış, eşsiz öğretilerde bulunmuştur ve dünyadaki yaşayışından iki bin yıl sonra tüm dünyada tanınmaktadır. Bunlara rağmen Türkiye’de İsa’dan az söz edilir. Bunu nasıl açıklayabiliriz?
- İsa’nın gerçek ve son kurban olduğuna inanıyor musunuz? Cevabınız “evet”se neden evet, “hayır”sa neden hayır?
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevapları ve varsa sorularınızı adresimize gönderiniz: www.Incil.de
Not: Bu yazıyı “Sağlam Temel”in iyi kalpli izniyle kullanıyoruz.